Herkesin stajını anlattığı, stajından hikayeler yazdığı bu günlerde bende bu modaya ayak uydurarak stajda yaşadığım komik anları anlatmaya karar verdim. Gülünç olmakla birlikte aslına baktığınızda bazen üzünüde duymamak elde değil. Anlatacağım ilk hikaye aslında başlıktanda anlaşılacağı gibi teknolojiye ayak uyduramamış insanların çektikleri zorlukları içeriyor.
Şimdi ilk hikayeye gelelim. Kıbrıs’ta ünlü bir gazeteci olan aynı zamanda televizyonlarda program yapan bir kişinin bu sabah teknisyen arkadaşı nasıl çıldırttığına gelelim. Uzun zamandır tanıştığı şirketin sahibini görmeye gelen bu kişi gelmişken birkaç bir şeylerde sormak ve öğrenmek üzere yanımıza gelir. Yazar olmasına rağmen bilgisayar kullanmayı bilmediğini ve bu nedenle de bilgisayar kursuna gittiğini söyleyen bu kazazedemiz gayet ciddi bir şekilde ofisin kapısından içeri girer. Olay gayet basittir. Kendisine e-posta kutusundaki postaları teker teker değilde en azından grup grup nasıl silineceğini göstercek ve de yeni bir e-posta adresi alınacaktı. Sizce bunu anlatmanız kaç dakikanızı alır ? 5-10 bilemediniz 20 dakika alsın o da bilmeyen birine yavaş yavaş anlattığınız için. Ama neredeyse bir saate yakın bir zamanda kendisine bu iki olayı anlattık İşin en can alıcı noktası yeni bir e-posta adresi alırken yaşanan süreçti. İşte orada ipler kopabilirdi. Daha ilk adımda arıza çıkmaya başladı. İlk adım bellidir almak istediğiniz e-posta adresini yazarsınız ve kontrol edersiniz (şu ana kadar hiç yapmadığım bir olaydır) Fakat istediği adların daha önceden alınmış olduğunu söyleyince “Nasıl olur ya ?” şeklindeki bir soru teknisyen arkadaşı çıldırtma noktasına getirtmişti. Şimdi kendisi önemli biri olduğu için ve de patronun arkadaşı olduğu için sesinizi de çıkaramıyorsunuz haliyle. Neyse 9. denemede uygun bir isim bulundu ve sıra geldi şifre belirlemeye. Burada çok uzatmıyorum o da bir 3 deneme aldı. Ama bizden kaynaklanmadı. Sonra güvenlik sorusuydu , ıvırdı zıvırdı doldurduktan sonraki bu kadar çabuk geçtiğime bakmayın her bir seçeneği açıklandıktan sonra yaptı işlerini. Tüm bu işlerini yaptıktan sonra birde sonda ne sordu dersiniz. “Ya şöyle yazılarımı yazacağım, işte özgeçmişimi koyacağım kişisel bir siteyi nasıl yapacağım” dedi. O an artık teknisyenin içinde bir kelime sürüsü geçmiştir bundan eminim Neyse kibar bir şekilde bu işlerin kolay olmadığını , başka zaman yardım edebileceğini söyledi ve böylece hastamızı(!) göndermiş olduk.
Bende daha çok hikaye var. Wireless modemin elektriksizde çalışabileceğini düşünen insan mı aramazsınız, tam ekran yapılmış msn programını internet tarayıcı zannedip, öyle kullanmaya çalıştıktan sonra benim internetim çalışmıyor diyen mi arasınız. Ohooo burda çalıştıkça bir kitap çıkar heralde benden.